Ülkede bölgelere göre farklılaşma görülse de Türkiye genelinde ekim ve kasım aylarında, uzun dönem ortalamasının yüzde 53 altında yağış meydana geldi.
Meteoroloji ve tarım konusunda, özellikle iklim değişiminin tarıma etkileri konusunda uzman olan Profesör Şaylan, Reuters ile söyleşisinde eylül ayından bu yana gözlenen meteorolojik kuraklığın, baraj su seviyelerine bakıldığında hidrolojik kuraklığa dönüştüğünü ifade etti.
Hidrolojik Kuraklık nedir:?
Hidrolojik kuraklık yeraltı su kaynakları, yüzey suları veya yağış periyotlarının etkisi ile ilişkilidir. Meteorolojik kuraklığın uzaması durumunda hidrolojik kuraklıktan söz edilir. Uzun süreli yağış azlığının kaynak seviyeleri, yüzey akışı ve toprak nemi gibi hidrolojik sistemin bileşenlerinde kendisini göstermesidir. Yeraltı suları, nehirler ve göllerin seviyesinde keskin bir düşüşe sebep olur. İnsan, bitki ve hayvan yaşamı için büyük bir tehlike yaratır.Bir dönemde yaşanan yağış miktarında azalma toprak neminde hızlı azalma meydana gelir.
Şaylan, “Ekim ve kasım için şunu söyleyebiliriz ki bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Akarsuları bilmiyorum ancak baraj su seviyelerine bakınca hidrolojik kuraklık olduğu da görülüyor” dedi.
Şaylan’ın verdiği bilgiye göre ekim-kasım döneminde İç Anadolu bölgesinde yağış miktarı uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 62 azaldı, Marmara bölgesinde yüzde 45 azalma olurken, en az düşüş gözlenen Güneydoğu Anadolu bölgesinde yağışlar yüzde 41 azaldı.
Şaylan su miktarındaki azalmanın zirai ürünlerin tamamına yansıyacak bir tarımsal kuraklığa yol açtığının henüz söylenemeyeceğini ifade etti. Ancak erken buğday ekimi yapanların kuraklıktan bir miktar etkilenmiş olabileceğini de belirtti.
Buğday üretiminde bundan sonraki aşamada bilhassa 2021 yılı mart-nisan-mayıs döneminde düşecek yağışların etkili olacağını söyleyen Şaylan şöyle devam etti: “‘Tarımsal kuraklık var’ demek kolay değil. Türkiye’de genelde yağışın bundan sonra en fazla düşebileceği aylar aralıktan şubata kadarki dönemdir. Ancak yağışın meteorolojide tahmini en zor verilerden biri olduğu unutulmamalıdır. Tarımsal açıdan kritik zaman ise ilkbahar aylarıdır.”
‘Erken ekim etkilenebilir’
Tarımsal üretime bakıldığında izlenen ürünlerin başında buğday geliyor.
Temel besin hammaddesi olan buğday, Tarım Bakanlığı verilerine göre ülke genelinde ekilebilen alanların büyük bir kısmında yetiştiriliyor.
Buğday ekili alanların ağırlıklı bölümünde ise sulamasız tarım yapılıyor, yani su ihtiyacı sadece yağışların miktar ve dağılımı ile karşılanıyor.
Ülkenin büyük bir kısmında kışlık buğday yetiştirilirken, ekim bölgesel koşullara göre 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında yapılıyor. Mikroklima koşullarına göre ekim faaliyeti daha erken veya daha geç de yapılabiliyor.
Şaylan, ekildiği ilk birkaç haftada su ihtiyacı asgari olan buğdayı erken ekenlerin yağışsızlıktan etkilenmiş olabileceğini ifade ederek şunları söyledi: “Ekimi daha geç yapanlar, kasımın ortalarına doğru yapanlar belki daha az etkilenmiş olabilir. Ancak bitkinin gelişimine baktığımızda, tahıl grubu için esas kritik olan su ihtiyacının oluştuğu mart-nisan-mayıs dönemidir.”
Şaylan, buğday dışında yağmur yağışına bağlı sulama yapılan ayçiçeği ve çeltik gibi bitkiler için de kuraklığının izlenmesi gerektiğini ifade etti. Ancak bu ürünlerin ekimi ilkbahar aylarında yapılıyor.
Barajlar önem kazanıyor
Yağışa bağlı alanların dışında kalan, sulu tarım yapılan topraklarda ise sulama barajlarındaki su miktarı önem kazanıyor.
İstanbul ve Ankara gibi bazı büyük kentlerde barajların doluluk oranları oldukça düşük seviyelere indi. İstanbul’da barajların doluluk oranı son iki gündeki yağışlara rağmen itibarıyla yüzde 21.7 ile düzeyine inerek son 10 yılın en düşük seviyesine indi.
Şaylan kuraklık dışında Türkiye genelinde artmakta olan sel, sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarının da son yıllarda tarımsal üretim üzerinde güç kazanan bir risk unsuru olduğu uyarısında bulundu.